Yüzyıllardır üzerinde yaşadığımız bu topraklar tarihi ve kültürel geçmişi olmak üzere her bakımdan muhteşem eserlerle doludur. Mirasçısı olduğumuz ve her biri zevkin, inceliğin birer sembolü olan camilerimiz, saraylarımız, türbelerimiz ve köşklerimiz Osmanlı Devletinin Kültür birikiminin bir parçası olan Tarz-ı İstanbul Osmanlı Sedef sanatı ile süslenmiştir. İki kıtayı buluşturan bu müstesna coğrafyada Osmanlı Devletinin en üst düzeyde temsil edildiği yapıları olan saray, köşk, cami ve kasırlarımız mimari ve dekorasyon özellikleri ile dönemlerinin yaşama tarzını ve anlayışını yansıtmaktadırlar. Kültürel, sosyal ve sanatsal etkileşimlerini bu eserlerin tümünde görebilmekteyiz.

Padişahların ikamet ettiği saraylar, aynı zamanda devletin yönetim merkezi olduğundan her türlü sanatın en uç eserleri ile tezyin edilmiştir. Sedef sanatı da bu sanatlardan biridir. Osmanlı’da ilk olarak sedef XV. y.y.’da Amasya’da bulunan II.Beyazıt camisinde iç panjurlar ve cümle kapısında kullanılmıştır. Osmanlı padişahları her sanata değer verdikleri gibi sedef sanatına da büyük ölçüde değer vermişlerdir. Sedefkar Mehmet Ağa ve Mimar Sinan yaptıkları eserlerde sedef sanatını zirveye taşımışlardır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Fatih Sultan Mehmet döneminde 500 adet işletmenin sedef sanatıyla uğraştığını yazmıştır. Bu süreçte XIX. y.y’da Abdülhamit Han’ın marangoz ustalığı ve sedef eserlere düşkünlüğü ile devam etmiştir. Osman Hamdi Bey’e Sultan Abdülhamit tarafından kurdurulan Sanayi Nefise (Güzel Sanatlar) mektebinde batı stili mobilyalara Osmanlı tarzının vurgulandığı harikulade sedefli eserler üretilmiştir. XX. y.y.’da öne çıkan isim ise Sedefkar Vasıf Hoca’dır. Vasıf Hoca güzel sanatlar akademisi şark tezyinatı bölümünde sedefkarlar kürsüsü kurulmasına öncü olup, kürsünün başına getirilmiştir.

Tarz-ı İstanbul, adından da anlaşıldığı gibi İstanbul tarzı yapılan eser anlamına gelir. Saray himayesinde, çok kıymetli sanatkârların (mimarların) büyük bir titizlikle, sedef, bağa, fildişi, abanoz gibi malzemelerin kullanıldığı bir tarzdır. Kullanılan malzemelerin temininin zorluğu, pahalılığı, objenin üzerindeki işçiliğin büyük bir titizlik ve birikim gerektirmesinden dolayı pahalı bir sanat dalı olması, saray himayesinde gelişmesine sebep olmuştur. Günümüzde de bu tarz eserler Memleketimizde ve Avrupa’da güzide koleksiyonları süslemektedir. Bu sanatı orijinal menşeine bağlı kalarak, sınırlı imkanlarla icraya çalışan bir avuç sanat aşığı, yok olmaya yüz tutan bu kültür hazinelerimizi yaşatmak gayreti içerisindeler.

Adres:  Merkez Mah. Eyüpsultan Cad. No:37 Kağıthane/İstanbul
Telefon +90 212 321 00 02
E-mail: iletisim@hazerantik.com.tr
WhatsApp chat